30 Mart 2013 Cumartesi

ISPANAKLI KİŞ/TUZLU TART...

Biliyor musunuz ben 15 yaşına kadar hiç ıspanak yemedim. Zavallı annecim bana ıspanak yedirmek için ne diller dökerdi de ben yine de yemezdim. Sonra bir gün acıkmış bir halde okuldan eve geldiğimde evde sadece ıspanak yemeği vardı. O kadar açtım ki mecburiyetten yemeğe başladım. Yedikçe hoşuma gitmeye başladı hatta 2 tabak yemiştim o derece yani :))  O günden sonra görüntüsüne bakıp hiçbir yemeğe ön yargılı davranmayıp tadına bakıp karar verir oldum.
Hamuru daha önce yaptığımız kabaklı kişin hamuruyla birebir aynı. Sadece harcını ıspanaklı hazırlayıp pişirdim. Ispanaklı kiş bizde çok sevildi. Umarım sizlerde seversiniz....
Malzemelerimiz:
Hamuru için:
100 gr. margarin veya tereyağı (oda sıcaklığında iyice yumuşamış)
1 çay bardağı sıvı yağ
1 çay bardağı yoğurt
yarım paket kabartma tozu
4-4,5 su bardağı un
1-1,5 tatlı kaşığı tuz
--------------------------------
500 gr ıspanak
2 yumurta
yarım çay bardağı sıvı yağ
1 adet kuru soğan
1 su bardağı peynir
tuz,pul biber

Hazırlanışı:
İlk  önce tart kalıbımızı yarım tatlı kaşığı erittiğimiz margarinle fırça yardımı ile güzelce yağlıyoruz.
Buzdolabına  koyuyoruz.
Tart kalıbınız yoksa büyük boy yuvarlak borcamı kullanabilirsiniz.
Oda sıcaklığında yumuşamış margarinle bütün malzemeleri karıştırıp güzelce bir hamur elde ediyoruz.( ele yapışmayan yumuşak bir hamur olacak)
Tezgaha un serpip merdane yardımıyla hamuru kalıbımız büyüklüğünde yarım cm kalınlığında açıyoruz.
Güzelce kalıbımıza seriyoruz.
Tabanı çok fazla kabarmasın diye kürdan batırıp birkaç yerinden deliyoruz.
Ispanakları güzelce yıkayıp doğruyoruz.
Yarım çay bardağı sıvı yağ da yemeklik doğradığımız soğanlarımızı hafifi kavuruyoruz.
Üzerine doğradığımız ıspanakları ilave edip çok hafif karıştırıyoruz.
O kadar hafif ki ıspanaklar ölmeyecek. Suyunu süzüp karıştırma kabına alıyoruz.
Soğuduktan sonra üzerine ezdiğimiz peyniri ve 2 adet yumurtayı kırıyoruz.
Tuzunu ve pul biberini ilave edip karıştırıyoruz.
Kalıba serdiğimiz hamurun üzerine güzelce yayıyoruz.
180 derecede önceden ayarladığımız fırında üzeri kızarana kadar pişiriyoruz.
Ilık halde dilimleyip servis ediyoruz.

Afiyet olsun. Sevgiler ...

29 Mart 2013 Cuma

KİVİ REÇELİ...

Merhaba, bugün sizlere çok güzel bir reçel tarifim var. Bilenler bilir kivi bir kaç senedir Doğu Karadeniz' de ciddi anlamda üretilip satılıyor. Hatta o kadar karlı ve verimli hale gelmeye başladı ki bazı kişiler çay ağaçlarını söküp yerlerine, üretimi daha az zahmetli kazancı daha bol olan kiviyi dikmeye başladılar. Artık bizlere de memleketten çay yerine kivi gelir oldu :) Evde de fazla seveni olmadığından reçel yaparak değerlendirelim istedik. Daha önce sevgili blog arkadaşım Aylin'de gördüğüm bu tarifi denemeye karar verdim. Bizde herkes sevdi. Sonuç gayette başarılı olunca sizinle de paylaşayım istedim.  Buyurun bakalım :)
Malzemelerimiz:
10 adet sert kivi
4,5 su bardağı toz şeker
1 su bardağı su
2-3 damla limon suyu

Hazırlanışı:

Kivilerin kabuklarını güzelce soyup yarım ay şeklinde doğruyoruz.
Pişireceğimiz tencereye koyup üzerine şekeri ve suyu ilave ediyoruz. Tencerenin kapağını kapamayın ki taşmasın!
Kısık ateşte ara ara karıştırarak koyulaşıncaya kadar pişiriyoruz.(ilk defa reçel yapacak olanlar bu kıvamı şöylede anlayabilir; bir çay tabağına 1 tatlı kaşığı pişen reçelden alıp buzdolabının buzluk kısmına koyup hemen soğutsunlar. Reçel istediğiniz akışkanlıktaysa olmuş demektir)
Koyulaşma başladığında limon suyunu ilave edip 3-5 dakika daha pişirip altını kapatıyoruz.
Reçelimizi soğutmaya bırakıyoruz.

Afiyet olsun. Sevgiler....

26 Mart 2013 Salı

BAL KABAKLI SÜTLÜ İRMİK TATLISI....

Merhaba, bugün sizlere güzel aynı zamanda çok da hafif bir tatlı tarifim var. Tarif sevgili blog arkadaşım Evimizde ki lezzetler'in tatlı sahibesi Mihriban' a ait. Bu tarifi ilk gördüğümde görüntüsünü çok beğenmiştim. Sevgili Mihriban tadının da  güzel olduğunu denememi tavsiye etmişti. İlk fırsatta denedim. Mihriban az bile söylemiş tadı çok çok güzel. Evdeki herkesten de güzel tepkiler aldı. Bu güzel tarif için çoooook  teşekkürler arkadaşım :))

Malzemelerimiz:
Tabanı için:
2 paket yulaflı bisküvi
3 yemek kaşığı tereyağı
------------------------------------------
İrmikli kat için:
1 su bardağı toz şeker
1 su bardağı irmik 
1 paket vanilya
3 yemek kaşığı hindistan cevizi
1 litre süt
------------------------------------------
Üst kat için:
1 kilo bal kabağı
2 su bardağı toz şeker( benim kabağım biraz tatsızdı sizde kabağınıza göre şekeri azaltıp çoğaltabilirsiniz)

Hazırlanışı:
İlk önce bal kabaklarını ince ince doğrayıp tencereye alıyoruz. Üzerine şekeri serpip kapağını kapatıp 30-40 dakika kadar bekletiyoruz. Daha sonra pişiriyoruz.
Kabaklar pişerken diğer taraf da bisküvilerimizi rondo da  incecik un gibi yapıyoruz.
Üzerine eritilmiş tere yağını döküp hamur gibi yoğuruyoruz.
Kelepçeli kalıbımızın tabanına güzelce yayıyoruz.
İrmikli kat için süt hariç bütün malzemeleri tenceremize alıp karıştırıyoruz. En son sütü de ilave edip tel çırpıcı yardımıyla sürekli karıştırarak pişiriyoruz.
Sıcak halde bisküvi yaydığımız kalıbımıza döküp soğutuyoruz.
Son olarak da pişen kabaklarımızı püre haline getirip irmikli karışımın üstüne güzelce yayıyoruz.
1 gece buz dolabının da dinlenmeye bırakıyoruz.
Üzerini çekilmiş ceviz ,fındık veya hindistan cevizi ile süsleyip dilimleyerek servis ediyoruz.

Afiyet olsun. Sevgiler...

25 Mart 2013 Pazartesi

KURU ÜZÜMLÜ PORTAKALLI KURABİYE....

Merhaba, bugün sizlere mis gibi portakal kokan bir kurabiye tarifim var. Tarif sevgili kız kardeşim Yıldız' ait. Hatta bu kurabiyeleri de geçen gün bize geldiğinde kendisi yaptı. Bizde afiyetle yedik :) Teşekkürler canım kardeşim. İnsanın kardeşinin olması çok güzel helede 3 kız kardeşinin olması dahada güzel. Aslında genç kızlık dönemimizde pek anlaşamasak da sonraları çok iyi anlaşır olduk. Başkası ne kadar iyi arkadaşın dostun da olsa maalesef  insanın kardeşi gibi olmuyor. Onun için imkanı olan aileler çocuk sayısını bir iki çocukla sınırlamasın. ( Başbakan gibi konuştum:) ) Neyse lafı fazla uzatmadan biz tarifimize geçelim...
Malzemelerimiz:
125 gr. margarin veya tereyağı (oda sıcaklığında bekletilmiş)
2 adet yumurta
1 su bardağı toz şeker
Yarım su bardağı hindistan cevizi
Yarım çay kaşığı mahlep
3/4 su bardağı kuru üzüm
Yarım çay kaşığı karbonat
1 paket kabartma tozu
Yarım çay bardağı portakal suyu
Yarım portakalın kabuğu ( minik minik doğranmış olacak)
Aldığı kadar un 

Hazırlanışı:
Un hariç bütün malzemeleri yoğurma kabının içinde karıştırıyoruz.
Unumuzu da azar azar ilave edip kulak memesi yumuşaklığında bir hamur elde ediyoruz.
Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar alıp, elimizle yuvarlıyoruz.
Pişirme kağıdı serdiğimiz yada yağladığımız tepsiye geniş aralıklarla diziyoruz.
180 derece de ayarladığımız fırınımız da üstleri hafif kızarana kadar pişiriyoruz.

Afiyet olsun. Sevgiler...

22 Mart 2013 Cuma

GÜRCİSTAN/BATUM

Merhaba, gezi notlarımda en son Karadeniz turu kapsamında yaptığımız Rize/Fırtına ve Ayder yaylasını anlatmıştım. Şimdi de sıra geldi Gürcistan sınırları içerisinde bulunan Batum şehrini benim izlenimlerimle anlatmaya..
Batum'a Sarp sınır kapısından kimliklerimizi gösterip geçtik. 
Batum Gürcistan'ın Karadeniz kıyısında Acara Özerk Cumhuriyeti'in yönetim merkezi olan bir liman kentidir. Şehir merkezi Türkiye sınırına 20 km uzaklıktadır. Batum'a girmeden şehrin girişindeki dükkanlarda paramızı Gürcü para birimi olan Lari ye çeviriyoruz.
Batum şehir merkezine girdiğimizde bizi Sovyet zamanından  kalma bu büyük eski dökük bloklar karşılıyor.
Bu binalardan 2-3 adet anı olsun diye bırakılıp diğerleri yıkılacakmış. Şehir yeniden yapılandırılıyor.  Şimdi ki görüntüsü adeta bir şantiye görünümünde sayılır. Biz oradayken 14 adet 5 yıldızlı otel inşaatı çalışması vardı. Burayı  Las Vegas gibi  bu bölgenin Casino şehri yapacaklarmış.
Şehri gezmeye Avrupa meydanından başlıyoruz. Boyu sanki göğe değecekmiş gibi duran Medea heykelini görüyoruz.
                                             Medea heykelinin yakından çekilmiş hali..
                               Yapılan binaların mimarisinde Avrupa ve Rus karışımı görmek mümkün
                                                    Batum sokaklarında yürüyerek turluyoruz.

                                                                 Tiyatro binası...
                                         Avrupa Meydanda bulunan Neptün heykelli fiskiyeli havuz...
             Şehrin sokakları yeniden düzenleniyor. Yol kenarları palmiye ağaçlarıyla yeşillendirilmiş..
Öğlen olmuş artık doğal olarak da karnımız acıkmıştı. Batum' da yemek yemek biraz sıkıntı. Çünkü turizm yeni yeni başladığı için yerel halkta biraz fakir olduğundan öyle çeşitli restoranlar yok. Allah'tan bizim laz uşakları bu eksikliği fark edip  işe el atmış da aç kalmaktan kurtulduk :) Arhavi restoran adlı bir yerde bu güzel döneri yiyebildik.
Yemekten sonra şehri kaldığımız yerden turlamaya devam ettik.
 Batum'un deniz kenarında bulunan Alfabe Kulesinin yüksekliği 130 metre  üzerinde harflerin uzunluğu da tam tamına 4 metreymiş.
                                                          İnsan yüzü şekli verilmiş bir bina...
 
                          Batum sokaklarında altmışlı  yıllardan kalma arabalar görmek mümkün...
Daha sonra 112 hektarlık  içinde binlerce ağaç çeşidi ve bitkinin olduğu meşhur Batum Botanik parkını geziyoruz. Parkta 5000 den fazla bitki türü varmış. Bunların 2000 adeti  ağaç ve çalılarmış geri kalanları da gül ve çiçek türevleriymiş.
                                           İlk defa canlı olarak suyun içinde  gördüğüm nilüfer çiçekleri...
                                Botanik parkta bulunan içinde insanların yaşadığı bir kulübe....
                                                       Botanik parktan genel bir görünüm...
                                      Botanik parktan görünen muhteşem Karadeniz manzarası...
     Evet geldik parkın en ilginç ağacını görmeye.. Ağaç yere devrilmiş ve dalları yukarı doğru büyümüş.
Aynı zamanda köprü görevi de görüyor. Ne kadar güzel görünüyor. Sizce de öyle değil mi?
Bu yorucu ve oldukça da doyurucu gezinin sonunda, otelimize yerleşip akşam yemeğine kadar dinleniyoruz.
Tur rehberimiz bizim için gürcü gecesi organize etmişti. Geceye Gürcü yemeklerini tadarak başladık. İlk yemeğimiz haşlanmış tavuk göğsü ve soslarla bezenmiş bir çeşit mezeydi.
    2. yemeğimiz Pkhali adını verdikleri ceviz patlıcan ve baharatlardan  oluşan lezzetli bir mezeydi.
En son olarak da Gürcistan'ın en meşhur yemeklerinden biri olan Haçapuri yi tattık. Haçapuri aslında bildiğiniz peynirli pide. Bizde ise  ismi değişik geldiği için farklı bir beklenti vardı oysa ki :)
Yemeklerimizi yedikten sonra gürcü müziği eşliğinde eğlenip danslar ediyoruz. Müzisyenler biraz ehli keyifler bir şarkı söylüyorlar 10 dakika dinleniyorlar. Tam havaya giriyorsun pat diye bitiyor...
Geceyi güzel danslar eşliğinde tamamlıyoruz.

Biz bu güzel şehri gecede gezip dolaşmak istiyoruz. Ve bir grup arkadaşla kendimizi sokaklara atıyoruz. Gündüz gördüğümüz her yeri birde gece ışıklandırılmış olarak görüyoruz. İyi kide geziyoruz. Çünkü Batum kesinlikle gece daha güzel...
 Ters çevrilmiş süt şişesi şeklinde olan renkli ışıklarla donatılmış bu bina Batum adalet sarayı. Adalet toprağa aksın herkese eşit dağılsın diye binayı bu şekilde yapmışlar. Ne kadar ince bir düşünüş..
                                                               Işıklandırılmış bir değirmen....
                                        Batum'un en yüksek binası olan Sheraton oteli...
Ters bir şekilde inşa edilmiş ters restoran..
                                                            Tiyatro binasının ışıklı hali....
                              Gündüz gördüğümüz Avrupa meydanının gece  ışıklandırılmış hali...
Batum için su ve ışık şehri diyebiliriz. Gece muhteşem güzellikte ışıklı su gösterileri var. Biri bitiyor biri başlıyor oturup saatlerce izleyebilirsiniz...
                                     
                           Su gösterisini sizler için videoya almaya çalıştım. Buyurun bakalım :)))

Su gösterisinin sonunda yorgun argın ama mutlu bir şekilde dinlenmek için otelimize doğru yol alıyoruz.

                                                     Devamı var :)))

21 Mart 2013 Perşembe

LİMONLU TUZLU ATIŞTIRMALIK KURABİYELER...

Merhaba, sizlere çayınızın yanında içiniz kıyıldığında atıştırabileceğiniz çok güzel bir tuzlu kurabiye tarifim var. Bu tarifi nereden kimden aldım hatırlamıyorum:( Geçen gün emektar tarif defterimi karıştırırken fark ettim ki yanına yıldız işareti yapıp mutlaka dene diye not düşmüşüm.
Madem mutlaka dene yazmışım o zaman kurstaki arkadaşlara yapıp getireyim dedim:)
Yanına boşuna yıldız işareti yapmamışım çok güzel oldular. Evdeki ve kurstaki herkesten güzel yorumlar alınca sizinle de paylaşayım istedim :)
Malzemelerimiz:
1 çay bardağı sıvı yağ
1 çay bardağı su
Yarım çay bardağı limon suyu
1 paket oda sıcaklığında margarin veya tereyağı (250 gr.)
1 paket kabartma tozu
1 tatlı kaşığı tuz( damak tadınıza göre azaltılıp çoğaltılabilir)
1 yumurta sarısı(üzerine sürülecek)
Aldığı kadar un

Hazırlanışı:
Un ve kabartma tozu hariç bütün malzemeleri yoğurma kabımıza alıyoruz.
Güzelce karıştırıyoruz.
Daha sonra kabartma tozunu ilave ediyoruz.
Azar azar un ilave edip aldığı kadar unla kulak memesi yumuşaklığında bir hamur elde ediyoruz.
Hafif un serptiğimiz masamızda hamurdan parçalar alıp merdane yardımıyla yarım cm kalınlığında açıyoruz.
İster çeşitli kurabiye kalıplarıyla yada cay bardağının ağız kısmıyla şekillendiriyoruz.
Pişirme kağıdı serdiğimiz yada yağladığımız tepsiye diziyoruz.
Üzerine yumurta sarısı sürüp susam serpiyoruz.
180 derecede ayarladığımız fırınımızda üstleri kızarana kadar pişiriyoruz.

Afiyet olsun.Sevgiler..

15 Mart 2013 Cuma

KEREVİZ ÇORBASI....

Merhaba, dün İstanbul'da 22 dereceyi gösteren  öyle güzel güneşli bir hava vardı ki dayanamayıp kursu ekip gezmelere gittik. İyi ki de gitmişiz. Dün gece fırtına vardı. O kadar şiddetliydi ki sesi, ıslıkları beni derin uykumdan uyandırdı. Öyle böyle değil çatı uçuran cinsten bir fırtınaydı. Bugün ise şu an itibariyle 11 derece sıcaklık var.
Bu çorbayı  geçen haftalarda, yine bugün ki  gibi soğuk olan bir günde, dışarıdan eve geldiğimde ısınmak için yapmıştım. O gün evde ki malzemelerden bu çorba tamamen uydurmasyon olarak çıkmıştı.  Evde bulunan  herkesten de geçer not alınca sizinle paylaşayım istedim. Buyurun bakalım :)
Malzemelerimiz:
2 adet orta boy kereviz
1 adet büyük boy havuç
1 adet büyük boy patates
yarım çay bardağı sıvıyağ
1 su bardağı süt
su
tuz, pul biber

Hazırlanışı:
Kereviz, patates ve havucun kabuklarını soyup küp küp doğruyoruz.
Pişireceğimiz tencereye koyuyoruz. Sıvı yağı da ilave ediyoruz. Üzerini geçecek kadar su ilave edip sebzeler pişene kadar pişiriyoruz.
Sütü, tuzunu, baharatını ilave edip blender ile güzelce parçalıyoruz.
Çorbamız hazır.
Sıcak sıcak içip içimizi ısıtıyoruz.

Afiyet olsun. Sevgiler...

11 Mart 2013 Pazartesi

KURU ÜZÜMLÜ PASTANE KURABİYESİ....

Merhaba, yeni haftanın herkese önce sağlık sonra huzur ve mutluluk getirmesini diliyorum. Bugün sizlere çok güzel bir kurabiye tarifim var. Tarif sevgili blog arkadaşım Nursevince 'ye ait. Bu kurabiyeleri onun bloğunda gördüğümde mutlaka denemeliyim diye not almıştım. Hafta sonu gelen misafirlerim için denedim. Herkesten de güzel tepkiler alınca sizinle paylaşmak şart oldu. Buyurun bakalım :)

Malzemelerimiz:
300 gr. oda sıcaklığında tereyağ
3 yumurta (birinin sarısını ayırıyoruz)
1,5 su bardağı kuru üzüm
1 su bardağından 1 parmak fazla toz şeker
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
1 limon kabuğu rendesi
5 su bardağı un
üzerine sürmek için 1 çay kaşığı sıvı yağ

Hazırlanışı:
Karıştırma kabımıza  oda sıcaklığındaki tere yağını  yumurtayı ve şekeri koyup mikserle çırpıyoruz.
Daha sonra un ve kabartma tozu hariç diğer malzemeleri koyup tahta kaşıkla karıştırıyoruz.
En son kabartma tozunu ve unu azar azar ilave edip hamuru güzelce yoğuruyoruz.
Hamur sakız kıvamında olacak.
Hamuru 4 eşit parçaya bölüyoruz.
Her bir parçayı un serptiğimiz tezgahımızda merdane yardımıyla açıyoruz.
Rulo yapıp sarıyoruz. Parmaklarımızla bastırıp düzlük veriyoruz.

Bir tepsiye koyup buzdolabının normal rafında 1 saat bekletiyoruz.
Yumurta sarısına 1 çay kaşığı sıvı yağ ilave edip karıştırıyoruz.
Hamurları buzdolabından çıkarıp, üzerine yumurta sarısını sürüp, çatalın sırtıyla çizip verev şekilde kesiyoruz.
Pişirme kağıdı serdiğimiz yada yağladığımız tepsiye diziyoruz.
200 derecede ayarladığımız fırınımızda üzeri kızarana kadar pişiriyoruz.
Kapalı bir kutuda uzun süre bayatlamadan tüketiyoruz.

Afiyet olsun. Sevgiler...

7 Mart 2013 Perşembe

KARADENİZ TURU-RİZE/FIRTINA/AYDER YAYLASI...

Merhaba gezi notlarımda en son  Karadeniz turu kapsamında yaptığımız Yente yaylası ve Uzungöl'ü anlatmıştım sıra geldi Rize, Fırtına Vadisi ve Ayder yaylasını benim gözümden anlatmaya.. 
                        İlk önce Rize merkezde küçük bir tur attık. Merkezde ki Atatürk heykeli.....
Daha sonra Rize Gündoğdu'da bulunan Türkiye'nin en büyük Rize bezi satış mağazası olan Zaimoğlu' nu gezdik. Alışverişler yapıldı. 
Rize bezinin asıl ismi Feretiko'dur. Rize bezi hint kenevirinden yani kendir ipiyle el dokuma tezgahlarında dokunur. Rize bezi yüzyıllar önce Rize'ye  Kuman Türkleri tarafından getirilmiştir. Rize' de el tezgahlarında üretilmesinden dolayı Rize bezi olarak adlandırılmıştır. 
                                                            Rize bezi el dokuma tezgahları..
Kenevir bitkisinin yapısından kaynaklanan ter çekme özelliği nemli olan doğu Karadeniz'de vaz geçilmez bir şekilde iç gömlek olarak kullanılır. Rize bezi oldukça çeşitli ürünlerde de kullanılıyor. Örneğin masa örtüleri, yatak örtüleri, yöresel kıyafetler vs. gibi.
Rize bezinden yapılmış çantalar...

                                                       Rize bezinden yapılmış örtüler...
                                                             Rize bezinden yapılmış sepetler..
                                                  Rize bezinden yapılmış gömlekler...
                                                   Ev tekstiline örnek bir yatak örtüsü...

Rize bezi üzerine işlenmiş kanaviçeli örtü örnekleri...
Olur da yolunuz  Rize tarafına düşerse yerinde gidip Rize bezinden yapılmış daha çeşitli örnek ve modelleri görebilirsiniz.
Rize Çamlıhemşin tarafında kadınların baş  bağlamasından bekar yada evli olduğunu anlayabilirsiniz.
Yukarıdaki model evli kadınların baş bağlama şekli...
Bu şekilde bekar kızların bağlama modeli....
Mankenler üzerinde bizim için bu bağlama şekillerini uygulayan Ayşe hanıma buradan tekrar teşekkürlerimi sunarım...
Daha sonra Çamlıhemşin'de Fırtına vadisinde bir geçide hakim olan Zil Kale' yi geziyoruz.
Zil Kale vadiye hakim bir tepe üstüne kurulmuş. 
  Zil Kale'den Fırtına manzarası...
Daha sonra Palovit şelalesini doğru yol alıyoruz. Palovit şelalesi Kaçkar dağları milli parkı içinde bulunan tabiat güzelliklerinden biridir.
         Şelale sesi o kadar huzur verici ki saatlerce orada kalıp bu sesi dinleyebilirdim....


Fırtına vadisindeki kemer köprülerden birinin yanında fotoğraf molası için duruyoruz.

Fırtına Vadisi ve deresi...
Bu kadar yer gezince doğal olarak acıktık.. Akşam kalacağımız otelin restoranında yemek molası verdik.. Doğu Karadeniz'in en meşhur yemeklerinden biri olan karalahana yemeğinden  yedik..
Buda peynir eritmesi, Karadeniz'e özgü Peynir ve tere yağından yapılıyor...
Bu bölgeye özgü kırmızı benekli alabalık. 
Nefis karalahana sarması...
    Kapanışı laz böreğiyle yani muhallebili baklavayla yapıyoruz...
             Daha sonra Ayder Yaylası'na doğru yol aldık...
Ayder yaylası Doğu Karadeniz'in turizm cennetlerinden biri,  aynı zamanda Milli Park. Kaplıcası ile sağlık turizmi, Kaçkar zirvelerine yakınlığıyla dağcılık ve avcılık turizmine de çok elverişlidir. Kış sporları içinde çok uygundur.
Ayrıca çok faydalı kaplıca sularına sahiptir. Öncelikle romatizmal hastalıklarda son derece şifalı etkiye sahiptir. Ayrıca ülser, gastrit, bağırsak tembelliğini giderdiği gibi lipid ve kolesterol seviyesini düzenleme özelliği vardır. Yara tedavisinde ve kapanmayan yaraların iyileşmesinde etkili olduğu bilinmektedir. Kadın hastalıkları konusunda fevkalade bir etkiye sahiptir. Göz hastalıkları çok kuvvetle fayda görülen bir başka özelliğidir.
Ayder ziyaretimizi tamamlamış aracımıza giderken birden sis bastırmasın mı? Ben bu durumu daha önce bir çok yaylada gördüğüm için pek yadırgamadım. Ama ilk defa gören arkadaşlarım çok şaşırdı. Birden göz gözü görmez oldu. Bu hal yaylalarda çok sık rastlanan bir durumdur birden sis çöker bakarsın birden de gider. 
Daha sonra akşam kalacağımız otelimize yerleştik. Dere otel Fırtına deresinin tam kenarında mis gibi bir otel. Otelin en büyük özelliği tamamen yöreye özel ahşapla inşa edilmesi. Ahşap orijinal haliyle saklanmış üzerinde herhangi bir cila yok. Zaten otele girdiğinizde mis gibi ahşap kokusunu alıyorsunuz. Son derece güler yüzlü ilgili bir sahibi ve personeli var.
Sabaha kadar derenin şarıl şarıl sesiyle mis gibi bir uyku çektik.
                     Otelin bir özelliği de odalar numaralarla değilde çiçek isimleriyle adlandırılmış.
    Kaldığımız odadan bir görünüm...
Rize'ye gideriz de çay bahçesi görmez miyiz? Otelimizin hemen yanındaki çay bahçesinden bir görünüm..
 Daha sonra Artvin'e doğru yol alıyoruz.

Devamı var :))
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...